Sosyal Medya

Makale

Ensar Vakfı’nı idam edelim

Özgecan Aslan cinayetinin yaşandığı günlerde sosyal medyaya, göreceğim tepkileri de göze alarak, 'idam, lütfen ve acilen' yazmış idim. Cinayet, hele hele tecavüz artı cinayet gibi adi suçlarda, infazın uygulanması kararını maktulün ailesine bırakmak kayd-ı şartıyla, idam cezasını yürekten destekliyorum.

Karaman'da 10 erkek çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen Muammer B.'nin de, suçunun sabit görülmesi halinde idam edilmesini can-ı gönülden desteklerim. Savunmasız çocuk bedenlerine uygulanan her türlü cinsel istismar (bence duygusal ve fiziksel istismar da dâhil) öyle indirimsiz mindirimsiz, en ağır cezayı almayı hak ediyor zira.

Yine de gönlüm, 'keşke Muammer B. bu çirkin fiili işlememiş olsa da insanlığımızdan utanmak zorunda kalmasak' cümlesinden yana. Ve hayır. Bunun Muammer B.'nin hiçbir aidiyeti ile hiçbir ilgisi yok.

Özgecan Aslan cinayetinde 'bu Mersinliler hep böyle' cümlesini kurmadık değil mi? Çünkü bu aptal cümle, Mersin halkına yapılmış en büyük hakaret olurdu. Peki ama söz konusu kendisini dindar camianın içine konumlamış biri olduğunda niçin tepkimiz önce 'bu dindarlar hep böyle', ardından da 'bu AKP'liler hep böyle' cümlelerine ilerliyor? Niçin 'suçun şahsiliği ilkesi'ni hatırlatan bir gazeteci, sosyal medyada adeta linç ediliyor?

Şimdi şurada bir anlaşalım mı? Bir insanın kendisini dindar camiada konumlamış olması, onun bütünüyle ahlaklı, bütünüyle tertemiz biri olduğunu göstermez. Hatta bazen dindarlık maskesi (dikkat isterim: 'dindarlık' demedim, 'dindarlık maskesi' dedim) en âlâ saklanma araçlarından biri olabilir. Son iki yıldır Türkiye, bir terör örgütü üzerinden bunun en acıklı sayfalarını görüyor değil mi?

Hatta işi şuraya da ilerletelim. Dindarlığıyla tebarüz etmiş, dindarlığına kefil olabileceğimiz pek çok insan süreçte bir yerde en akla hayale gelmedik günahları işleyebilir, hatta bu günahları dindarlık maskesinin altına saklamayı başarabilir. Bursa'da kadın ve erkek müritlerini 'badeleyen' aşağılık şarlatanı hatırlayın. Akla hayale gelmedik cinsel fantezilerini müritlerine 'sevap' diyerek pazarlamış, hatta mahkemede bazı müritler 'biz gönüllü olarak ilişkiye girmiştik, davacı değiliz' demişlerdi.

Hal böyleyken Karaman'daki iğrenç hadiseleri gerçekleştirdiği iddia edilen Muammer B.'nin 'Ensar Vakfı üyeliği' üzerinden koca bir sivil toplum kuruluşunu bombalamaya, yerle bir etmeye çalışmak da nesi?

Ensar Vakfı'nın konuyla ilgili açıklamasını dikkatle okudum. Diyorlar ki 'bu şahıs vakfımıza üye değildir. Sadece 5 ay boyunca gönüllü etüt öğretmenliği yapmış, sonra da hiçbir etkinliğimize katılmamıştır.'

Bence yeteri kadar net bir açıklama bu. Ancak yine de bir noktada hayal dünyanızı kışkırtmayı deneyeceğim.

Diyelim son derece kötü niyetli bir çocuk istismarcısısınız. Herhangi bir solcu ya da dindar ya da liberal STK'ya gönüllü olarak başvurdunuz, hatta üye oldunuz. Hatta sizin bu pis eyleminizden kimse haberdar olmadığı için hakkınızda iyi referanslar da verildi. Siz de bir STK olarak, gönüllü bir öğretmen bulmanın sevinciyle adama etüt dersleri verdiniz. Adam da bulduğu bu fırsattan istifade ederek çocukları istismar etti. Ne yaparsınız? İlgili vakfı idam etmek için kolları mı sıvarsınız, yoksa bu iğrenç adamın en ağır cezayı alması için mi uğraşırsınız?

Söz konusu Ensar Vakfı ya da KAİMDER olunca cevap verme konusunda aklınız karışabilir. Lösev'i, Aziz Nesin Köyü'nü, hatta Kızılay'ı, UNİCEF'i falan getirin aklınıza. Tek bir pisliğin yaptığı iğrençlik üzerinden buraların imha edilmesine gönlünüz razı gelir mi?

Ensar Vakfı, kurulduğu günden bu yana binlerce imkanı olmayan öğrenciye el uzatmış, onları hakkıyla yetiştirmiş yüz akı STK'larımızdan biridir. Vakıfla ilgisi belli bir alçak yüzünden vakfı şeytanlaştırmak, koca bir kurumu idam etmeye çalışmak insafsızlığın dik alasıdır.

Tabii şurası da önemli: İlgili fiil olup biterken bunu ört bas etmeye, kapamaya, gizlemeye çalışan herhangi biri varsa, kim olduğuna bakılmaksızın fiili yapan kadar ceza almalıdır. Almalıdır ki, toplum olarak vicdanımız biraz olsun rahatlasın.

Ne diyordu Moliere: 'Yeğenim. Kişi odur ki birilerine olan nefreti onu adaletsizliğe sevk etmesin. Kişi odur ki dostu, akrabası, hatta kardeşi olsa bile adalet üzere şahitlik yapan kimselerden olsun. Gerisi hikayedir.'

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.